top of page
Ara

Gezi Parkı ve Kamusal Alan

Yazı: Selin Ciftci

 

Gezi Park and Public Space


Abstract: In the context of the "Taksim Pedestrianization Project", which we personally experience in the process of modernization and construction, Gezi Park was also projected by the current government and the whole process has found a voice under the name of Gezi Park protests. From this point of view, it will be valuable to discuss public space in Turkey through Gezi Park.

 


Gianluca Costantini, Occupy Gezi serisinden

Kamusal Alan tartışmaları ve bu alanlardaki karar mekanizmaları, gelişmiş ülkelerin yanı sıra, modernleşme sürecini Türkiye gibi ‘yapılaşma’ ya endeksli yaşayan ülkelerde, ‘yapılaşma’ ve onunla paralel ‘kentsel dönüşümler’ in hazırladığı zeminde daha da yoğun tartışılan konular haline gelmiştir. Modernleşme ve yapılaşma sürecinde bugün bizzat deneyimlediğimiz ‘Taksim Yayalaştırma Projesi’ bağlamında Gezi Parkı da, mevcut erk tarafından projelendirilmiş ve tüm bu süreç Gezi Parkı protestoları adı altında ses bulmuştur. Bu açıdan bakıldığında, ‘Türkiye’deki kamusal alanın durumunu Gezi Park’ı üzerinden, tartışmak değerli olacaktır.

‘Kamusal Alan’ tanımı, 1960’lı yıllarda irdelenmeye başlanmasına rağmen, bugün hala farklı bakış açılarına göre farklı anlamlar kazanan tanımlamalar içerir. İlk olarak Habermas tarafından ‘ Modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret etmek için kullanılan kavram’ olarak tanımlanır ve ‘devlet otoritesinin baskısı ve buyruklarından bağımsız alan’ olarak nitelendirilir(1). Bu açıdan bakıldığında, Gezi parkında insanların/grupların toplanıp, herhangi bir otoriteye bağlı kalmayarak ortak bir bildiri yayınlamaları bu savı destekler. Habermas ‘iletişimsel eylem’ teorisini de ‘kamusal alan’ üzerinden temellendirerek, ‘hür ve eşit’ şartlardaki, konuşma ve eyleme yetisi olan insanların,tarafların dil aracılığı ile bir konuda ‘uzlaşım’a ulaşabilmeleri durumunu hakikat olarak nitelendirir(2). Bu açıdan bakıldığında da Gezi Olayları’nda , grupların çoğunluğuna bakılmadan, eşit şartlarda fikir beyan etmelerinin sağlanması ve iletişimsel aklın ön planda tutulmasıyla ‘iletişimsel eylem’in gerçekleştiği söylenebilir.

Nitekim, eylem ve kamusal alan birlikteliğini destekler bir biçimde Arendt de, kamusal alanı eylem ve konuşma yoluyla oluşturulan insan yapımı,’suni’ bir alan olarak tanımlar(3). Bu suni olma durumu, kamusal alan tanımını, fiziksel olarak ‘bir park’tan, ya da ‘ortak toplanma alanı’nın ötesine taşıyabilir mi? İnternetin ve ‘twitter’, ‘facebook’ gibi sosyal ağların, gezi parkı olaylarında oldukça kullanılması ve neredeyse ‘eylem’i yönlendiren bir konumda yer alması bu suni olma durumunu destekler niteliktedir.

Gezi Parkı protestolarıyla, Habermas’ın tanımını birebir örterek yerini bulan ‘kamusal alan’ın, park üzerinde bugün varlığını ne derece sürdürdüğü problemlidir. Erk olanın müdahalesiyle, bugün neredeyse ‘tehdit oluşturduğu’ gerekçesiyle, ‘biraraya gelme’nin yasak olduğu gezi parkının kamusallığı, eşitlik ve hür düşünce bağlamında sosyal ağlar üzerinden internette ‘suni’ olarak oluşturulduğu söylenebilir. Ancak bu sanallığın, Habermas’ın iletişimsel eylemle elde ettiği rasyonelliği ne kadar oluşturabileceği tartışmalı bir durumdur. Kaynak: (1), Güney, Z., (2007), ‘Kamusal Alan Nedir? Kamusal Mekan Nedir?’ (2), Yeniçıktı, N., (2014), ‘İletişimsel Eylem ve Facebook: Gezi Parkı Olaylarında Sosyal Medyanın Gücü’ (3), Mısır, M.,(n.d), ‘Azınlığın Kamusal Alana Girişi ya da Sivil İtaatsizlik Eylemlerinin Meşruluğu’ Resim 1: Muzaffer Kurt, 2013/06

Comments


bottom of page