top of page
Ara
‘Kamusal Alan’ tanımı, 1960’lı yıllarda irdelenmeye başlanmasına rağmen, bugün hala farklı bakış açılarına göre farklı anlamlar kazanan tanımlamalar içerir. İlk olarak Habermas tarafından ‘ Modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret etmek için kullanılan kavram’ olarak tanımlanır ve ‘devlet otoritesinin baskısı ve buyruklarından bağımsız alan’ olarak nitelendirilir(1). Bu açıdan bakıldığında, Gezi parkında insanların/grupların toplanıp, herhangi bir otoriteye bağlı kalmayarak ortak bir bildiri yayınlamaları bu savı destekler. Habermas ‘iletişimsel eylem’ teorisini de ‘kamusal alan’ üzerinden temellendirerek, ‘hür ve eşit’ şartlardaki, konuşma ve eyleme yetisi olan insanların,tarafların dil aracılığı ile bir konuda ‘uzlaşım’a ulaşabilmeleri durumunu hakikat olarak nitelendirir(2). Bu açıdan bakıldığında da Gezi Olayları’nda , grupların çoğunluğuna bakılmadan, eşit şartlarda fikir beyan etmelerinin sağlanması ve iletişimsel aklın ön planda tutulmasıyla ‘iletişimsel eylem’in gerçekleştiği söylenebilir.
Nitekim, eylem ve kamusal alan birlikteliğini destekler bir biçimde Arendt de, kamusal alanı eylem ve konuşma yoluyla oluşturulan insan yapımı,’suni’ bir alan olarak tanımlar(3). Bu suni olma durumu, kamusal alan tanımını, fiziksel olarak ‘bir park’tan, ya da ‘ortak toplanma alanı’nın ötesine taşıyabilir mi? İnternetin ve ‘twitter’, ‘facebook’ gibi sosyal ağların, gezi parkı olaylarında oldukça kullanılması ve neredeyse ‘eylem’i yönlendiren bir konumda yer alması bu suni olma durumunu destekler niteliktedir.
bottom of page
Comments